Gidenin Ardından (Kayıp ve Yas)

Gidenin Ardından (Kayıp ve Yas)

 Varoluşu insanoğlunun gitmek üzerinedir. Kimileri toprağa, ebediyete, kimileri uzaklara gözden ve gönülden… Aslında sadece giden insan olduğunda değil; yitirilen her şeyde bir yas tutulur. Bir dostluk, bir umut, bir ülkü, bir vatan, çalıştığı işi, manevi değeri yüksek bir eşya gibi.

Zordur kabullenmek gidişleri. Bu yüzden bir çok psikolojik tepkiler verilir. İç dünyamız ile dış gerçeklik arasında uyum sağlamak için yaptığımız uzlaşma sürecidir yas.

 

Yas yaşanması gereken bir süreçtir

 

Önce inkar etmek ister insan dayanamadığı gerçekliği. İnanamaz şok olur insan, şaşkındır, hissizdir. Anlamsızdır her şey. Hiçbir şey olmamış gibi, sanki her şeyin eskisi gibi olduğunu düşünür ve davranır bir süre. Sanki her şey eskisi gibiymiş gibi; masaya bir tabak daha koyar, her zaman oturduğu yerdeymiş gibi düşünür, yolda yürürken ele eleymiş gibi, sabah kalktığında yanındaymış gibi hisseder. İstem dışı o hala gitmemiş yanındaymış gibi hayaller kurar, gelecek planları yapar.

Sonra üzüntü, öfke, suçluluk, suçlama, kaygı, korku, çaresizlik, yalnızlık, umutsuzluk, özgürlük gibi duygusal tepkiler gelir ardından.

Gidenin geri gelmesini bekler, arzu eder. Çünkü zordur baş etmek yalnızlık duygusuyla, onsuzlukla. “Daha çok sevdiğimi söyleseydim, daha çok vakit geçirseydim” der. Pazarlıklar başlar, sihirli düşünceler artar. Öfke büyür çığ gibi, “neden ben?” diye inler çığlıklar. Tekrar çıkıp gelecekmiş gibi hisseder, vazgeçmeyecek, onu terk etmeyecek gibi. Ama nafiledir, şairin dediği gibi “ bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden, bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden” . Giden gitmiştir sessizce…

Çaresizlik başlar, artık gelmeyeceği anlaşıldığında. Göz yaşı sel olur akar her anımsamada. Buruk buruk iç çekilir. Elden bir şey gelmeyince yoğun bir acı ve üzüntü sarar yüreği. Suçluluk duyguları boy gösterir. Keşkeler tekrarlanır, yaşanmamışlıklarla tamamlanır cümleler. Zordur o yokmuş gibi devam etmek hayata, nefes almak, çalışmak, konuşmak, kaldığın yerden devam etmek. Onsuz nasıl olabilir ki? Daha dün her şey onunla anlamlı ve farklıyken. Kaygılar çoğalır, kolu kanadı kırılmış gibi hisseder. Keder sarar her yanı baştan ayağa.

Boğazı sıkılır adeta insanın, belki ilk defa hisseder kalbinin ağrıdığını, gücü takati kalmaz hareket etmeye. Nefesi kesilir, incir reçeli filminde dendiği gibi öyle bir gidersin ki insanın nefes alışı bile yarım kalır”.

Düşünceler allak bullaktır, dikkatini toplayamaz bir türlü. Yaşamak için yemesi gerektiğini unutur insan, bazen gerçek gibi çoğu zamanda rüyalarında görür hiç gitmemiş gibi, hep yanında, eli elinde gözleri gözlerinde gibi. Uykular bölük pörçük, düşünceler darma dağındır.

Kabullenme başlar, artık devam eden hayatta onsuz yaşamaya alışmak, kabullenmez zamanıdır. Özlem çoğalır, burnunda tüter paylaşılan her an. Fotoğraflar geçmiş güzel anları canlandırır. Kokusu gelir uzaktan, sıcaklığı hissedilir. Ama gerçeklik silkeler kendine getirir. Hayat onsuz zorda olsa devam ediyordur, zorda olsa kabullenmek gerekiyordur.

 

Yas süresi

Yas tutmanın biçimi ve zamanı kişiye göre değişir. Kaybeden kişinin kişilik yapısı ve ruh hali, kaybedilen kişinin anlamı ve önemi, kaybın şekli, beklenip beklenmediği, daha önce ki kayıpların olup olmaması gibi nedenlere göre farklılık gösterir. En yoğun olarak anksiyete ve depresyon semptomları gözükür.

İlk tepkiler olan, şok ve inkar, öfke ve suçluluk, beklenti, çaresizlik ve keder yaklaşık iki ay sürer kişiye göre değişmekle birlikte.

İkinci tepkiler olan kabullenme, anlamlar çıkarma bir yıl kadar sürebilir.

Bazı çözülmemiş, komplike yaslar vardır yıllarca süren, bitmeyen. Bu yaslar patolojiktir. Bu yas süreçleri 3-5 yıl sürdüğü gibi 10-20 yıl hatta ömür boyu sürebilir. O kadar derin anlamlar yüklenmiştir ki kabullenilemez gidişler, bazen bir ebeveyn, bazen bir evlat, bir dost, bazense bir sevgilidir bu. Ondan kalan bağlantı nesnesi eşyalar vardır saklanan. Ya da onlar yerine konan başkaları…

 

Yas süreci mutlaka yaşanmalıdır

Yas tutmak gereklidir. Çünkü yas, artık hayatımızda olmayanlardan, gerçekte işe yaramayan bağlılıklardan ve alışkanlıklardan vazgeçmemizi sağlar. Bizi gerçekliğe getirir, boş umutlardan uzaklaştırır. “Yas, sevilen nesneden vazgeçme sürecidir” der Bowlby. Ancak geçmiştekilerden ayrışabilirsek, geçmişte bırakabilirsek yeni ümitler yeşertebilir, yeni ilişkiler kurabilir, yenilenebiliriz.

Kaybı uzun süre inkar etmek veya bastırmak, kaybı hatırlatan herkesten ve her şeyden kaçmak, çok büyük değişiklikler yapmak (şehir değiştirme, iş değiştirme v.b.), ona ait olan eşyaları uzun süre saklamak, alkol ve maddeye sığınmak, mezara hiç gitmemek yada çok sık gitmek gibi davranışlar yas sürecini normal yaşamayı zorlaştırır.

Yaşanmayan yaslar, geride bırakılmayan bağlantılar; yaşanan anları, kişileri anlamsızlaştırır, değersizleştirir.  

Yas, kişinin kaybetmeye, sınırlarının ve yaşamının bir sonu oluşuna karşı her zaman savunmasız olduğunu kabullenmesi anlamına gelir.

 

Yas sürecinde ne yapılmalı?

Yas tutmak için kendine izin verilmelidir.

Cenazede bulunmak, mezarlığa gitmek, dua etmek yas sürecini kolaylaştırır.

Duyguları ifade etmekten kaçınmamalı, anlaşılacağı, kendisini dinleyecek biriyle hissedilen duygular paylaşılmalıdır.

Güçlü görünmeye çalışılmamalı, ortak kayıp yaşanmasında yanındakine destek olmak uğruna kendi duygularını yaşamayı ötelememelidir.

Ağlamaktan kaçınmamalı, ağlamak çok doğaldır ve rahatlatır.

Ağlamakta zorlanılıyorsa duygular yazılarak ifade edilmelidir.

Yapılan ve yapılmayan şeyler için kendini suçlamamalı, affetmelidir.

Yemek, uyku, kişisel bakım gibi ihtiyaçlar ertelenmemeli, zorda olsa yerine getirilmelidir.

İş, okul gibi normal aktivitelere geri dönmek için çok beklenmemelidir.

Daha önce kaybı olan biriyle paylaşımda bulunma iyi hissettirir.

Yas, uzun ve geçici bir süreçtir, sabırlı olunmalı.

Başetmekte zorlanılan duyguları bir uzman yardımıyla atlatmak daha kolaydır, destek almaktan kaçınmamalıdır.

  

Gidene…

Ölenler toprağa gömülür unutması daha kolaydır kalan güzel anılarla yaşatılır yüreklerde.

Gidenleri zordur unutmak, bilirsin hala nefes alır, uzaklarda biryerlerdedir.

Toprağa gömülenin acısı kolay geçer de, yüreğe gömülen kanatır da kanatır.

Giden vardır dönmemek üzere, giden vardır bir daha görmemek üzere.

Saatler geçer hıçkırırsın, gönül pınarın gözyaşı olur çağlar.

Günler geçer boğazın düğümlenir ansızın sürekli aklına geldiğinde.

Aylar geçer derin bir nefes çeker iç geçirirsin yaşananlara, yaşanamayanlara.

Gömülüdür toprağın altında huzurlu sakin üzerinden çimenler, çiçekler fışkırır.

Gömülüdür yüreğinin en derinlerine her anı, paylaşılan her mekan.

Solunan her hava kokusunu getirir çekersin içine acı verir, umut verir

Ama bilirsin bitti artık hüznünün koynunda uyursun buruk buruk.

Geçer zaman, yeni umutlar, yeni güzellikler yeşerir.

Yaralar sarılır, kırıklar onarılır.

Giden, kalır hoş bir seda gibi…

 

Feyzullah ALPMAN

Uzm. Klinik Psikolog-Psikoterapist