İlişkilerde Güç Mücadelesi

İlişkilerde Güç Mücadelesi

 

İlişkilerde güç mücadelesi, güç savaşları, egoların çatışması, inatlaşmalar en sık görülen sorunlardan biridir.  Hatta boşanma nedenleri arasında da en ön sıralardadır.

Güç savaşları, güç mücadelesi genelde ilişkinin dinamitleri olan eleştirme, yargılama, suçlama üçlüsüyle yapılır. Eleştirilen taraf savunmaya geçer, haklılığını göstermek için silahını çeker, gerekçelerini öne sürer o da partnerini suçlar. Karşılıklı bu savaş taraflardan biri “tamam sen haklısın”, “pes ediyorum”, “lanet olsun v.b. (küfürler, serzenişler)”, birbirinden uzaklaşma, birşeyler döküp, kırma gibi hoş olmayacak şekilde sonlanır.

Ne oluyor da birbirine aşık, birbirini çok seven insanlar çatışıyor? Neyi paylaşamıyor? Haklı olma isteği neden bu kadar güçlü? Neden inatlaşıyorlar? 

Bu soruların cevabı çifte göre değişkenlik gösterir. 

Kendini varetme, kendi olma çabası

İnsan yavrusu doğumdan itibaren kendini gerçekleştirme, potansiyelini artırma, kendi olma mücadelesi verir. Bu medeniyetlerin gelişimi, toplumsal ilerleyiş açısından da çok önemlidir. Daha küçücük bebekken engellendiğinde, oyuncağı elinden alındığında, istediği olmadığında agresif tavırlar sergiler. Her istediği olsun ister. Dürtüsel bir durumdur bu. İnsan dürtüler engellendiğinde tepki verir. Tepkinin şekli farklıdır sadece. 

Örneğin erkek, daha fazla özgür olmak ister, istediği kişilerle görüşmek, istediği zaman eve gelmek ister, kendi ataerkil aile yapısında gördüğü anne profilinin benzerini eşinde görmek ister, evde sürekli maç izlemek ister, sürekli onaylanmak ister… 

Kadın, ilişkide daha çok ilgi ister, paylaşım ister, süprizler yapılsın ister, daha fazla yakınlık ve temas ister, kıyafetine karışılmasın ister, düşünceli davranılsın ister….

İstekler karşılanmayınca çatışma başlar. İki tarafta öfkeli davranırsa “ ben haklıyım” diyerek partnerini anlayamazsa çatışma katlanarak sürer gider.

Anneyle kurulan ilişkinin yakın ilişkideki tezahürü

İnsan yavrusu dünyaya gözlerini açtığında annesini görür, bütün dünyayı onunla kurduğu ilişki üzerinden anlamlandırır. En yakın, en özel ilişkidir bu. Annesinin yaklaşımı yakın ilişkide nasıl davranacağını öğrendiği ilk ve en temel basamaktır. Hayatının ilerleyen yaşlarında da cinsiyeti farketmeksizin partneriyle annesiyle kurduğu ilişki benzeri bir ilişki kurar. Annesinden aldığı koşulsuz kabul ve sevgi gibi, ne yaparsa yapsın affedilmek gibi, partnerinin beklentisiz her istediğini yapması gibi. Ama işin gerçekliği öyle değildir. Beklentiler karşılanmayınca çatışmalar başlar. Çocuklukta ergenlikte annesiyle çatıştığı gibi ilişkide de kendi olma mücadelesi verir. İlişkide kimse kimsenin annesi değildir. Yetişkin yetişkine kurulan, sevgi, saygı, sadakat, cinsellik, sorumlulukların olduğu bir yapıdır ilişki.

Anneyle kurulan ilişkide daha sağlıklı bir süreç işlemişse, güvenli bir bağlanma varsa ikili özel ilişkiler de de kişi sorun yaşamaz.

Ama annesiyle kurduğu ilişki de kaygı, uzaklaşma yada aşırı bağımlılık varsa ilişkide de sorun yaşaması kaçınılmazdır.

Kişilik yapılarının etkisi

Kişilik yapısı olarak bencil, her zaman kendi isteğini ön planda tutan, sadece almayı bilen, hakedilmişlik duygusu yoğun olanlar karşılıklı  tokuşur, inatlaşır. Çünkü iki tarafında isteği aynıdır; kendisi en doğruyu bilir, kendisi haklıdır. 

Bazı kişiliklerde de istediği olmadığında öfkesini ateşten bir top gibi karşısındakine atar, bunu canını en acıtacak sözlerle yapar genelde, canı acıyan kişi de öfkeyle karşılık verir ve savaş sürüp gider. 

Bazı yapılarda da daha sessiz ve sinir bozucu bir mücadele vardır. Bir taraf ister, diğer taraf pasif agresif şekilde(tepkisiz) karşılık verir. Umursanmadığını hisseden kişi öfkeyle saldırır, karşılık alamadıkça daha da öfkelenir. Bir tarafın aktif, diğer tarafın pasif olarak gösterdiği mücadele ilişkiyi zedeler.

Bazı kişilerde de değersizlik duygusu o kadar derin dir ki, partneri tarafından sürekli önemsenmediğine dair duygusu onu savaşa iter, değerli olmaya çalışır.

Kişilik yapılarındaki defektlerin ilişkiye yansıması kaçınılmazdır. O yüzden insanın bireysel olarak defektlerini farkedip onarması ilişkiler açısından en sağlıklı olanıdır.

 Geçmiş ilişki travmalarının etkisi

Bir çok insan geçmişinde olumsuz ilişki deneyimleri yaşamıştır. Bu çok normal ancak yaşadıkları geçmiş ilişkilerdeki, yaraları, acıları, travmaları bir sonraki ilişkiye yansıtmaları problemdir. Geçmişte aldatılmış ise güvensizlik yaşar, sürekli kıskançlık göstererek partnerini bunaltır. Bazen paranoya düzeyinde olmamış senaryolar dahi zihninden yazıp ilişkisine yansıtır. 

Terkedilmiş ise, terkedilme kaygısıyla kendi olmaktan uzaklaşır. 

Rol karmaşasının etkisi

Ruhsal olarak yeterince büyümeyen kişiler, ilişkide çocuk gibi davranır.  Davranışlarıyla partnerini de ihtiyacı olan ebeveyn yapar. 

Partneri de çocuk egosunda ise çocuk-çocuğa bir ilişki yaşarlar. Uzaktan bakıldığında konuşmalarıyla, davranışlarıyla yetişkin bedeninde iki çocuk görünür. Çocuk gibi kavga eder, sevgilerini çocuk gibi gösterirler. 

Yada iki tarafta otoriter, ebeveyn gibi davranırlar. İkisi de “benim dediğim olsun” yaklaşımıyla çatışırlar. 

Doğrusu fiziksel görünüşleri gibi duygusal olarak ta iki  tarafın da yetişkin gibi hissedip, yetişkin gibi davranmasıdır.

Beklentilerin karşılanmaması

Bütün ilişkiler beklentiler üzerine kurulur. Mutlu olmak, aile olmak, çocuk yapmak, varoluşsal görevleri yerine getirmek, fiziksel ihtiyaçlar, yalnız kalmamak, sosyal statü, maddi beklentiler, geleneksel beklentiler v.b. gibi. Bu beklentiler açık ve net ifade edilmediği zamanlar, kimi zaman ifade edilse de karşılanmadığında çatışmalar başlar. İhtiyacı, isteği karşılanmayan öfkeli bir şekilde tepki gösterir, diğer taraf kendini savunur ve kimse kendini hatalı göstermek istemediği için karşıdakini suçlar, savaş devam eder.

Çatışmalı aile ortamında büyümenin etkisi

Büyüdüğünüz aile, çevre sizin davranışlarınızı, düşüncelerinizi büyük ölçüde etkiler. Önünüzdeki ilişki modeli de anne babanızın ilişki modelidir. Çocukluktan itibaren bir çok şeyi iyi-kötü sorgulamadan alışkanlık haline getirdiğiniz gibi bildiğiniz ve gördüğünüz aile içi karı-koca ilişkisini de normal zannedersiniz. Bundan rahatsız olan kişlerin bile ilişkilerinde benzer örüntüyü sergilediklerini çoğu zaman görmekteyiz. Sürekli yüksek sesle konuşan, kavga eden, çatışan bir anne-baba örneği varsa kendi ilişkiniz de de muhtemelen bunu tekrarlarsınız.

Düşünce Yanılsamaları

Gerçekte olmayan ama düşünce de inanılan bazı düşünce bozuklukları, düşünce yanılsamaları da ilişkide ki güç mücadelesine neden olur:

Anne veya baba figürü ezilmişse “onun gibi olmamalıyım” endişesiyle, güçlü olma çabasıyla, sürekli haklılığını göstermeye çalışır.

Yapılan davranışlar, söylenen sözler sanki sürekli oluyormuş gibi genellenir, suçlamalar, ithamlar olur.

Partnerin geçmişteki olumsuz bir tutumu gelecekte de olur kaygısıyla  falcılık yapılır.

Partnerin duygu düşüncesi öğrenilmeden onun adına niyet okunur.

Çevresinde erkek yada kadınların olumsuz davranışlarını kendi partneri de yapar kaygısıyla haksız mukayese yapılır.

Güç mücadelesine, savaşına girmemek için ne yapmalı?

Öncelikle rakip değil, aynı takımın bir parçası olduğunuza inanmalısınız.

İlişkinin başında kendinizi net ifade etmeli, kendiniz olmalı, maskeler takmamalısınız.

Sorumluluklarınızı, beklentilerinizi, rahatsızlıklarınızı net ifade etmeli orta yol bulmaya çalışmalısınız.

Sizi çift olarak mutlu edecek davranışlara odaklanmalı, partneriniz mutlu olursa sizinde daha mutlu olacağınızı kanıksamalısınız.

Birbirinize değer verdikçe, değerleneceğinizi bilmelisiniz.

Değersiz ve yetersiz hissediyorsanız, en sevdiğiniz kişi üzerinden bunu değiştiremezsiniz, bir terapistten bireysel yardım almalısınız.

İşte, dışarda yüklendiğiniz olumsuz duyguları en sevdiğiniz kişiye boca ederek rahatlayamazsınız, daha da mutsuz olursunuz.

Bir çok konuda farklı düşünebilir, farklı ilgilere, zevklere sahip olabilirsiniz. Bu durum birbirinizi eleştirme hakkı vermez size. Sevdiğiniz kişiye saygı duymak zorundasınız, fikirlerine katılmasanızda.

 İletişim dilinizi değiştirin. Suçlama, yargılama, eleştirme yerine “ben dili” ile duygu, düşüncenizi belirtin.

Savaşma seviş ilkesini benimseyin.

Üstesinden gelemeyeceğiniz durumdaysa mutlaka bir çift terapistinin yolunu tutun.

 

Sağlık ve mutluluklar

Psikoterapist Feyzullah Alpman